Yazar : Sandra L. Hindman
Çeviren : Celal Üster
P Sanat Dergisi : “Çocuk ve Oyun” özel sayısı (yaz 2004 – sayı 34)
Uyarlama : Leonardini
Pieter Bruegel’in (1525 – 1569) bugün Viyana�daki Sanat Tarihi Müzesi’nde bulunan ‘Çocuk Oyunları’ adlı yapıtına ilişkin tarihsel bilgiler çok fazla olmamakla birlikte açık seçiktir. İmzalı ve 1560 tarihli olan resimde, doksandan fazla gerçek oyun betimlenmiştir. Resmin bugünkü adı, ilk kez, Felemenk Valisi Arşidük Ernest’in Brüksel’deki koleksiyonunun 1594 tarihli envanterinde “Khinderspill” olarak geçmiştir. Carel Van Mander, 1604’te resimden kısaca “Her türlü çocuk oyununu içeriyor” diye söz etmiştir. “Çocuk Oyunları” ismi, daha sonra, Viyana’daki Sanat Tarihi Müzesi’nin 18. yüzyılda hazırlanan kataloğunda yer almıştır.
FARKLI YORUMLAR
“Çocuk Oyunları”na modern çağda çok çeşitli yorumlar getirilmiştir. Bazı eleştirmenler, resmin, çocuk oyunlarının görsel bir ansiklopedisi olduğunu ileri sürmüşler, resimdeki oyunları tanımlayan çok sayıda inceleme kaleme alınmıştır. Buna karşılık, bir çok sanat uzmanı da alegorik bir yorumu yeğlemiştir. C. Gaignebet, Bruegel’in resmindeki belirli çocuk oyunlarının mevsimleri temsil ettiğini söyler. “Çocuk Oyunları” tablosunu değerlendirirken mevsim öğesini vurgulamadan edemeyen başka eleştirmenler de vardır. Tietze-Conrat, resimde, genellikle ilkbaharın simge olarak kullanıldığı insanoğlunun çocukluk çağının betimlendigini öne sürer. De Tolnay ise, “Çocuk Oyunları”nı bir Yaz simgesi olarak yorumlar; Kış (“St. George’un Kapısında Buz Pateni”), ilkbahar (“Karnaval ile Büyük Perhizin Kavgası”) ve Sonbahar’la (“Hoboken’de Panayır”) birlikte mevsimler çevrimini bütünledigini düşünür.Öte yandan, Jan Van Lennep farklı bir yorum getirerek, “Çocuk Oyunları”nda dünyanın ilk çağının, Altın Çağın, çocukların insanoğlunun eldeğmemişliğini çağrıştırdığı bir çağın resmedildiğini söyler. Tietze-Conrad ise, Bruegel’in bu yapıtında, insanoğlunun ilkbaharla simgelenen çocukluk çağının resmedildiğini belirtir.
Kimi eleştirmenler de, çocuk oyunlarının, insanın yaradılışında var olan budalalığı temsil ettiğini belirtirler. Stridbeck, “Çocuk Oyunları”nı, Bruegel’in 1559’da yaptığı ve hepsi de aptallığı betimleyen “Felemenk Meselleri” ve “Karnaval ile Büyük Perhizin Kavgası” gibi yapıtlarıyla birlikte “zıvanadan çıkmış dünya” resimlerinden biri olarak görülür. Stridbeck, belirli oyunların, 17. yüzyıl simge yorumcularının, özellikle Jacob Cats’n çılgınlık olarak nitelendirdiği hilebazlık, kibirlilik ve küstahlık gibi hallerin metaforları olduğunu ortaya koyar.” “Çocuk Oyunları”nın insanlığın ahmaklığını temsil ettiğini Gibson da doğrular ve bu görüşünü yakın dönem şairlerinden birinin, aptallığı hoplayıp zıplayan, koşup oynayan çocuklara benzeten dizeleriyle destekler. “Çocuk Oyunları’nı, Bruegel’in theatrum vitae humanae’yi (insan hayatları tiyatrosu) işleyen resimlerinden biri olarak değerlendiren Gibson, resme baktığında, Kuzey Avrupa Ronesansı’nın humanist bilgini Erasmus’un (1466 – 1536) Deliliğe Övgü adlı yapıtında gökyüzünde tanrılara katılan Deliliğin aşağıya bakıp yeryüzündeki sahneyi izlediği zaman attığı çığlığı anımsadığını söyler: “Aman Tannm, ne soytarılık, tam bir deliler kargaşası!”
OYUNLAR VE ANLAMLARI
Resimde çocuk oyunları konusunun işlenmiş olması bile, daha başından, Bruegel’in budalalığı betimlemek istemiş olabileceğini akla getirmektedir.Ortaçağ sonlanndaki metinlerde, çocukluk, düşünceden ve kavrayıştan yoksunluğu, budalalıkla eşanlamlı bir durumu dile getirmek için kullanılmış, bu yaklaşım 17. yüzyıl boyunca da sürmüştü. Bu nedenle, “Çocuk Oyunları” na o dönemde bakan birinin, resimleri oyunların tümünü budalalığın simgesi olarak görmüş olması doğaldı.
Ama gene de, Bruegel’in resminde görülenler hem belirli oyunların önemini, hem de bir oyunla öbürü arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Resmin solundaki binanın üst katından maske takmış çocuk bakmakta, binanın hemen önünde aşık oyunu oynayan iki kız, bebekleriyle oynayan kızlar ve elinde fırıldakla bir genç görülmektedir. Körebe oynayan çocuklar, bina ile çit arasında önemli bir konumdadır.Çit, körebe oynayanları, gelinin tam ortada yer aldığı düğün alayına bağlamaktadır. Hem körebe oynayan çocuklar, hem de düğün alayı, aynı zamanda parlak mavi vurgular ve resmin sol alt köşesine uzanan hareketle vaftiz alayına bağlanmaktadır. Sağ alt köşede bakkalcılık oynayan kız, sol alt köşede aşık oyunu oynayan kızlarla benzer bir konumdadır. Artalandaki binanın önünde ve yan tarafında, 23 Haziran’a, Yaz Gündönümü’ne denk gelen Aziz John Yortusu’nun öngünündeki etkinlikler göze çarpmaktadır: Şenlik ateşi, toplanmış kütükler ve kapılarda ilahi söyleyenler. Ayrıca, çok belirgin olmamakla birlikte resmin sol üst köşesi de önemlidir; çünkü yemyeşil ve gür bitki örtüsü, canlı ışık ve suda yüzenler mevsimin yaz olduğunu düşündürmektedir.
‘FIRILDAK KADAR SALAK’
Soldaki binanın cephesinde görülen üç imge, Bruegel’in insanlık durumuna bakışına ilişkin ipuçları içermektedir. Birincisi, maske, Bruegel’in aldatmayı, hile ve düzeni göstermek istediği daha başka resimleri ve baskılarında da karşımıza çıkmaktadır. İkinci imge, maskenin nerdeyse hemen altında fırıldakla oynayan çocuktur. Çocuğun fırıldakla oynarkenki tasasızlığı ve yüzündeki ifadenin boşluğu, “bir fırıldak kadar salak” biçimindeki bir Felemenk deyişini akla getirmektedir. Üçüncü imge, baykuş, ahmaklığın tam tersini, bilgeliği temsil ediyor olabilir. Gerçi baykuş bu dönemin yapıtlarında karşımıza günahın simgesi olarak çıkar, ama Bosch’in kimi desenlerinde oldugu gibi buradaki baykuş da bilgeliğin karşılığı olsa gerek. Gene de, erkek çocugun elindeki oyuncak tüfekle baykuşu güvenli sığınağından düşürmeye çalıştığına bakılırsa, Bruegel, bu tür olumlu niteliklerin kısa ömürlü olduğunu söylemek istiyor sanki bize. Denilebilir ki, resmin sol kesimi, insanoğlunun hem başkalarını aldatma -maske takarak- hem de kendini aldatma -aptallığıyla- eğilimini akla getiriyor.
Resmin, gene özellikle sol kesiminde, çocuklar evliliği çağrıştıran etkinliklerde yetişkinleri yansılıyorlar. “Çocuk Oyunları”nda, körebe oyununun hemen yanına bir gelin alayı yerleştirilerek, evliliğin kur yapma ya da körebenin güvenli bir sonucu oldugu ima ediliyor. Biraz daha önde ve gelin alayının solunda yer alan vaftiz alayına bakılırsa, doğum da evliliğin doğal bir sonucu.
AŞIK OYUNU
Resmin sol alt köşesinde açıkça görülen aşık oyunu, hem talih kavramını gündeme getiriyor, hem de evlilik temasına bağlanıyor. Beş taş oyununun çok eski bir biçimi olan aşık oyunu, ‘Çocuk Oyunları’nda, koyunların ya da küçükbaş hayvanların aşık kemikleriyle oynayan iki kız çocuğuyla resmedilmiş. Bruegel’in tablosundaki anlamını
kavramak açısından, bu oyundan biraz söz etmek gerekiyor. Erasmus’un, 1529’da diyaloglar biçiminde kaleme aldığı bir yazısını tümüyle aşık oyununa ayırmış olması, bu oyunun o dönemde ne kadar tutulduğunu da göstermektedir. Erasmus, oyunun tarihini Eski Yunan’a kadar götürür ve Eski Yunan’ da erkek çocuklar ve erişkin erkekler arasında yaygın bir biçimde oynandığından söz eder; ama, “Şimdilerde yalnızca kızlar tarafından oynanıyor,” demekten de kendini alamaz. Aşık oyunu, aşık kemiğinin iki yanının farklı olmasına dayanıyor; kemiğin dışa bakan bölümüne “Köpek” deniyor, içe (yani öteki bacağa) bakan tarafına da “Venüs” adı veriliyordu. Kemiğin yapısı gereği, “Venüs” tarafınada getirmek çok zordu; dolayısıyla, ilk “Venüs” atan oyunu kazanıyordu. Oyunu kazananın aşk ve evlilikte talihinin yaver gideceğine inanılırdı. Bruegel’in “Çocuk Oyunları’ adlı resminde profilden görülen oyuncunun, yenik düştüğünü ve aşkta da kaybedeceği için öyle hiddetle baktığı anlaşılıyor. Bruegel’in burada aşık oyununu seçmiş olması, dönemin göndermeleri de düşünüldüğünde, evlilikte talihin kötü gidebileceğini anlatmak istemiş olabileceğini akla getiriyor. Ne var ki, Bruegel, iş şansa bırakıldığında talihsizlikle de sonuçlanabileceği gibisinden genel bir saptamada da bulunuyor olabilir; çünkü aşık oyununda kazananı belirleyen, ustalık değil şanstı.
Bruegel’in resminde görülenler, hem belirli oyunların önemini, hem de bir oyunla öbürü arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Gelinin tam ortada yer aldığı gelin alayı, resmin sol alt köşesine uzanan bir hareketle vaftiz alayına bağlanmaktadır. Sağ alt köşede bakkalcılık oynayan kız, sol alt köşede aşık oyunu oynayan kızlarla benzer bir konumdadır.
YAZ GÜNDÖNÜMÜ
Bruegel’in yapıtındaki Aziz John Yortusu göndermeleri, resmin temasıyla bağıntılı olarak özel bir anlam kazanmaktadır; çünkü Yaz Gündönümünün arifesine denk gelen Aziz John Yortusu Arifesi, en başta sevgililerin günü olarak biliniyordu. Bu gün, sevgililer şenlik ateşinin çevresinde el ele tutuşurlar, birbirlerine çiçekler fırlatırlar, ateşin içinden geçerek birbirlerinin kollarına atılırlar, böylece evlilik yolunda önemli bir adım atarlardı. Aziz John Yortusu gününde dört yapraklı yonca bulan bir genç kızın koca da bulacağına inanılırdı.Yaz Gündönümü şenliğinde oynanan oyunların çoğu evlilikle bağıntılıydı. Görüldüğü gibi, “Çocuk Oyunları” tablosundaki folklorik ortam da, resmedilen oyunların geleneksel aşk şenliğine, Yaz Gündönümü arifesine bağlanmaktadır.
AŞK VE EVLİLİK
Yaz mevsiminin aşk ve evlilikle bağlantılandırıldığını ortaya koyan daha başka göstergeler de vardır. Popüler temsillerde, her yıl yaz ve kış mevsimleri arasındaki çatışmanın yansılandığı sahnelere de yer veriliyor; bu tür oyunlar kimi kez Yaz Gündönümü kutlamalarının bir parçası olarak sahneleniyordu. Bu bağlamda, Bruegel’in “Çocuk Oyunları” adlı resminin en sağına doğru göze çarpan halat çekme oyunu, dövüş ve saç çekme gibi ayrıntılar yaz-kış çatışmasının simgeleri olarak görülmüştür. Bir çok şiir ve oyun da, Mayıs ayıyla birlikte başlayan yazın aşıklar mevsimi olarak kabul edildiğini ortaya koyan kanıtlarla doludur.
ESİN KAYNAKLARI
Bruegel’in tablosundan önce yapılmış çok sayıda çocuk oyunu resmi, ressamın esinlenebilmesini olanaklı kılan bir sanatsal temel sağlamıştır. Bu örneklere, en çok, Gent-Brugge okuluna bağlı ustaların elinden çıkma dua saatleri kitaplarında yer alan takvimlerdeki oyun betimlemelerinde rastlanıyordu. Bruegel’in esinlenmiş olabileceği örnekler arasında, oyun oynayan çocukların betimlendiği bazı 15. yüzyıl gravürleri de bulunuyordu.
Aynca, insanın farklı yaş dönemlerini konu alan 15. yüzyıl resimlemelerinde de çocuk oyunları ve eğlenceleri işlenmiştir. Örneğin, bir Flaman dua saatleri kitabında, dualar ve ibadetlerle ilgili bölüme yaş dönemlerine ilişkin kısa bir metnin yanı sıra her yaş dönemini betimleyen resimlerin eklenmiş olduğu görülür. Oyuncak ata binmiş bir çocuk ile bir yeldeğirmeni, Infantia’yı (doğum ile yedi yaş arasındaki çocukluk çağı) kişileştirir; topaç çeviren bir çocuk ise Pueritia’yı (on beş yaşına kadar olan ilkgençlik çağı) temsil eder. Bu tür baskılar ve minyatürlerde belirli oyuncaklar ve oyunların çocukluk çağının simgeleri olarak kullanıldığını, kimi oyunların da yılın aylarını temsil ettiklerini görürüz. Ama gene de, belirtmek gerekir ki, Bruegel, “Çocuk Oyunları” tablosunun simgesel çatısı için daha başka alanlardan da yararlanmıştır.
YAZINSAL GELENEK
Bana kalırsa, Bruegel’in “Çocuk Oyunları”nda, oyunları, ayları ya da insanın yaş dönemlerini yansıttığı daha önceki sanatsal gelenek dönüştürülmüştür; oyunlar ve çocukların büyük ölçüde öne çıktıkları taklitler, yaş dönemleri kitapları ve tiyatro gibi zamanın yazınsal geleneklerine göndermelerde bulunularak. Bruegel, bütün bu yazımsal örneklerin hiç kuşkusuz farkındadır; ama “Çocuk Oyunları” gene de bütünn bunlann bir özeti olmanın çok ötesinde bir yapıttır. Bruegel’in dehası, kendinden önceki gelenekler bütününe resim sanatı açısından bambaşka bir yorum getirmiştir.