Kurban Kultu ve Korku


Hazreti İbrahim”den beri tekbirlerle kestiğimiz kurban, ilahi ya da ilahi olmayan bütün dinlerde bir şekilde var olmuş. Kurban sunma, Hazreti Adem”in oğulları Habil ile Kabil dönemine kadar uzanıyor. Habil”in koyunları vardı. Kabil de çiftlikle uğraşıyordu. Kabil toprağın mahsulünden, Habil de sürünün ilk doğanlarından ve yağlarından Rablerine birer takdim arz etmişlerdi. Habil”in takdimi kabul edilirken, Kabil”inki kabul edilmedi. Bunun üzerine Kabil Habil”i öldürdü.İslam kaynakları ise Habil ve Kabil”in takdimlerini yaptıktan sonra gökten gelen bir ateşin Habil”in kurbanını kabul edildiğini göstermek için yakıp yok ettiğini aktarır.

Kur”an”da belirtildiğine göre Habil, Kabil”e “Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder” der. Habil ve Kabil”le başlayan kurban ibadetine sonraki dönemlerde de rastlamak mümkün. İnsanlık tarihinde önemli bir dönüm noktası sayılan Tufan hadisesinden sonra Nuh Peygamber”in de kurban sunduğu bilinmekte. Kurbanın kesilmesi geleneği Hz. Nuh ile başlamış ve tarih boyunca da devam etmiş. Tufan”dan sonra Hz. Nuh mezbah üzerinde hayvanların ve kuşların temiz olanını Rabb”e takdim olarak sundu. Kurbana, insanlık tarihinin kaydettiği pek çok dinde rastlanmış olduğunu, kutsal metinlerdeki ifadelerden anlamak mümkün. Örneğin Hazreti Nuh”un kurban kesmesinin bir benzeri Mezopotamya tufan hikayesinde, tufandan sonra kurban sunan Utnapiştim üzerinden anlatılmaktadır. İlahi olmayan dinlerde de var İlahi olmayan dinlerde Tanrı”ya kurban sunulduğu gibi, kötü güçleri defetme, atalarının ruhlarını huzura erdirme ya da bereket ve bolluğu sağlaması için kurban sunulduğu da karşımıza çıkıyor. Bazen hayvan bazen de pirinç, buğday gibi tahıl türü kurbanlar Tanrı”ya sunuldu. Tarihi Yunan dininde kurban niyetiyle sunulan takdimler önemli hayvanları ihtiva ederdi. Kurbanı ilk olarak idareciler sunarken sonraları iş rahiplere kadar indirilmiş, kurban daha çok mevsimlere yönelik kesilir hale gelmişti. Günümüzde hâlâ hüküm süren bazı ilahi olmayan dinlerde de kurban geleneğinin eskiden beri varolduğu gerçeği herkesçe kabul ediliyor. Japonların eski tabiat dini Şintoizm”de kurban ve takdimler, öfkelerini yatıştırmak için tabiat tanrılarına ve ölülere sunulurdu. Bu kurban pirinç olabildiği gibi hayvan olarak da takdim edilirdi. Ancak hayvanı keserek kurban etme anlayışı pek yoktu. Eski Çin”de kurban en büyük tanrı T”ien veya Şang-ti”ye, hayatın çeşitli yönleri üzerinde manevi kontrol ifade eden tanrısal varlıklara ve ölen atalara sunulurdu. Çinliler kurban olarak ev hayvanları, hububat, çeşitli yiyecekler, mayalandırılmış içki, ipek, yaşlı ve işe yaramaz beygir sunarlardı. Ariler”in etkisiyle Hinduizm”de de tatbik edilmeye başlayan kurban, insanları tanrılarla iyi münasebette bulunduran ve kurtuluşa götüren yollardan birisi idi. Tanrılar kurbana, kurban da onu tek başlarına uygun bir şekilde icra edebilen rahiplere bağlıydı. Kudretlerini ancak kurbanlar sayesinde gösterebilirlerdi. Daha önce hayvan kesmenin olduğu bu dinde sonraları öldürmemek, canlıya zarar vermemek gibi manalara gelen “Ahimsa” prensibi gereği canlı hayvan kurbanı yasaklandı. Günümüzde de bu anlayış sürüyor. İranlılar, en eski zamanlardan beri, ibadetleriyle birlikte tanrılara kurbanlar sunmuşlar. Bitki ve hayvan kurbanları içerisinde en önemlisi Haoma ismi ile anılan bir içki kurbanıdır. Hayvan olarak da sığır ve kuş takdimi önemlidir. Bazı araştırmacılar tarafından ehl-i kitap kapsamında değerlendirilen Sabiilik”te, ayin yemeklerinin bir parçası olarak kabul edilen kurbanın ışık elçisi Hibil Ziva tarafından emredildiğine ve ilk defa onun tarafından uygulandığına inanılır. Kurban olarak koç ve güvercin kesilir ancak koyunun dişi olmasından dolayı kurbanına izin verilemez. Sığır ve tavuk kurbanı hiç hoş karşılanmaz. İlahi dinler ve kurban Yahudilik”te kurban ilk dönemlerden itibaren, ikinci Mabed”in yıkılışına kadar, İbrani dininin ve Yahve”ye ibadetin en önemli unsuru idi. Her ne kadar eski Ahid kurbanın herhangi bir tanımını vermemişse de Yahudilikte kurban, ister hayvan ister sebze olsun, Tanrı”ya bağlılığın bir işareti olarak O”nun teveccühünü kazanmak veya affını sağlamak amacıyla, bir mezbah üzerinde tamamen veya kısmen yok edilen bir takdim fiili olarak tanımlanmıştır. Buna göre Yahudilik”te birincisine kurban, ikincisine de takdim adı verilen iki farklı kurban uygulaması ile karşılaşılıyor. Hz. İbrahim”le başlayan kurban geleneği İshak ve oğlu Yakup tarafından da devam ettirilmiş. Yahudilikte Tanrı”ya saygı göstermek ve verdiği nimete şükür anlayışı yaygındır. Hz. Musa ile birlikte, Yahudilerin Mısır esaretinden kurtulmaları, dinin yayılması ve şeriatın ihdası yanında ibadetin özünü teşkil eden kurban merasiminin esaslarının belirlendiği yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemin kurban çeşitlerinin başında Pesah Kurbanı gelmektedir. Pesah, Yahudi anlayışında, İsrail oğullarının Mısır bölgesindeki tutsaklıklarından kurtarılışının, Pesah kuzusu kurbanının ihdasının ve Matzah veya mayasız ekmek yemenin anısını canlandırır. Hem Tevrat”ta hem de Kuran”da belirtildiğine göre Hz. Musa zamanında İsrail oğullarından sağlam, kusursuz, üzerine hiç boyunduruk binmemiş bir inek kurban etmeleri istenmiş. Yahudilikte kurban canlı ve cansız olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Canlı kurbanlar Musa şeriatına göre kurban edilmesi uygun görülen hayvanları boğazlamak suretiyle sunulan kurbanlardır. Burada hayvanın kanını akıtmak önemli. Cansız kurban ise Tanrı adına yere su ve şarap dökme şeklinde gerçekleştirilir. Yahudilikte kurbanlar günlük, haftalık, aylık, mevsimlik ve yıllık olarak sunulur. Günlük kurbanlar, her gün sabah akşam sunulması gereken birer yıllık iki kuzudan ibarettir. Öte yandan İsrailliler çok erken dönemde, Hz. İbrahim”in yaptığı gibi ilk doğan çocukları kurtarmak için bir hayvan kurbanını bedel olarak ihdas etmelerine rağmen şiddetli bir savaş veya ümitsizlik durumlarında ilk doğan çocuk en değerli hediye olarak kurban edilirdi. Nitekim Moab Kralı Mesha, böyle bir durumda kendi yerine krallığa geçecek olan ilk oğlunu kurban etmekten çekinmemiştir. Yahudiler”de kurban anlayışı günümüze doğru gelindiğinde gittikçe değişime uğruyor. Mayasız ekmeğin en önemli kurban geleneği olarak sürdüğü söylenebilir. Bir düşünce ve kurum olarak Hıristiyanlıkta kurban, her şeyden önce Eski Ahid”e dayandırılmaktadır. Çünkü, Eski Ahid”de yer alan kurban düşüncesi Yeni Ahid”e de yansımıştır. Hıristiyanlıkta veya Yeni Ahid”de kurban Hz İsa zamanındaki kurban anlayışı ve İsa”dan sonraki gelişmeler şeklinde mütalaa ediliyor. Hz. İsa bir Yahudi asıllı anneden dünyaya geldiğinden, doğumunda Yeruşalim”e götürüldüğü aktarılır. Aynı şekilde bir cüzamlıyı iyi ettikten sonra gidip Musa şeriatında belirtildiği üzere bir kurban takdim etmesini istemiştir. Bütün bunlara rağmen Hz. İsa”nın çarmıha gerilmesi inancı, onun insanlığın ezeli günahtan kurtarılışı adına kurban edilişi olarak değerlendirilerek, Hıristiyanlık”ta kurban anlayışına farklı bir boyut kazandırılmıştır. Ancak bu daha sonraki bir gelişmedir ve büyük çapta Pavlus”un kurbanla ilgili açıklamalarına dayanır. İslam”da kurban kavramının yeri ise çok büyüktür. Hz. İbrahim”le başlayan kurban geleneği orijinalliğini koruyup günümüze kadar geldi. Kurban Bayramında kesilen kurbanların etleri yoksullara dağıtılarak hem ibadet, hem de toplumsal bir dayanışma örneği sergileniyor. Görüldüğü gibi insanlığın varoluşundan beri başlayan kurban geleneği ilahi ve ilahi olmayan dinlerde şekil değiştirerek günümüze kadar ulaştı..

KURBAN KELİMESİ HER DİLDE VAR PROF.DR. AHMET GÜÇ
(DİNLERDE KURBAN KİTABI”NIN YAZARI-ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ):
İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca gibi Latince kökenli dillerde genellikle “Sacrifice” terimi ile karşılanan kurban, kutsal anlamına gelen “sacer” ile yapmak anlamına gelen “facere” kelimelerinin bir araya getirilmesinden meydana gelen Latince “Sacrificium”den gelir. Bu kelime objeleri bir tanrıya veya diğer tabiatüstü varlıklara takdim etmek suretiyle onları tanrının mülkü haline getirmek ve böylece kutsal yapmak fiiline delalet eder. Bu durum her ne şekilde olursa olsun tabiatüstü bir güce sunulan şeye genel anlamda takdime, öldürme veya boğazlama yoluyla sunulanlara kurban adı verilmiştir. Eski Ahid”de kurban karşılığında kullanılan en eski ve kapsamlı terim bir bağış veya vergi anlamına gelen “Minha”dır. Kurban karşılığında kullanılan diğer genel terimler “grb” kökünden, yaklaştıran şey anlamına gelen ve kanlı kansız bütün takdimler için kullanılan “gorban”, kutsal kan dökmeyi ifade eden ve genellikle topluca yenilen komünyon kurbanı için kullanılan “zebah”tır. Kutsal kurban yeri anlamına gelen “mezbah” kelimesi de zebah”tan gelmektedir. Yine eski Ahid yazarları kurbanın özel bir türüne işaret etmek üzere ateşte yakılan kurban anlamına gelen İbranice “olah” kelimesini kullanmış. Bir adağı yerine getirmek üzere sunulan kurbana da “zebah selamim” adını vermişlerdir. Hıristiyanlıkta “kurban” ve “kefaret” gibi terimler kullanılmıştır. Ayrıca Pavlus”un mektuplarındaki, İsa”dan söz ederken kullanılan ” günahlar için bir kurban”, “kendisini Allah”a kurban olarak teslim etti”, “… dünyanın günahını kaldıran Allah kuzusu” gibi ifadeler Hıristiyanlık”ta kurban düşüncesini yansıtmaktadır. İslami literatürde kurban karşılığında kullanılan genel terim “grb” kökünden üretilen “kurban” olup “Allah”a yaklaştıran şey” anlamına gelmektedir. İster hayvan ister insan olsun boğazlama yoluyla kurban sunma karşılığında genel olarak “zebeha” fiili kullanılmıştır. Hatta cahiliye döneminde putlara sunulan kurbanlar da aynı kelime ile işaret edilmiştir. Ayrıca kurban ibadetini, bu amaçla kesilen hayvanı ve kurbanı kesme fiilini belirtmek üzere “neseke” kökünden “nüsuk, mensek” gibi kelimeler de Kuran”da geçmektedir.
KAYNAK: http://www.aksiyon.com.tr